Terör örgütü PKK/YPG’nin bölgedeki resmi yönetim organizasyonu olan “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Genel Meclisi”, 13 Aralık 2023’te yeni toplumsal bildirinin kabul edildiğini duyurdu. Toplumsal bildirinin yeni metni üzerine yılları aşkın bir çalışma yapıldığı biliniyor. Nitekim 12 Şubat 2022’de Kamışlı’daki PYD ofisinde toplumsal bildiri tasarısının yazıldığı açıklanmıştı.
Hatırlanacağı üzere terör örgütü tarafından ilk toplumsal bildiri, 2014 yılında kabul edilmişti. 2016 ve 2018 yıllarında da bu metin üzerine eklemeler yapılarak bugüne kadar kullanılageldi. Bildiriye 2016, 2018 ve 2019 yıllarında yapılan eklemeler örgütün bu metinleri kurumlarını yasalaştırmak için kullandığını ortaya koyuyor.
Bir süredir üzerinde konuşulan yeni bir bildiri ise 13 Aralık’ta ilan edildi. Ancak söz konusu bildiri ne Suriye’de ne de Türk kamuoyunda etki uyandırdı. Buna karşın bildiriye yakından bir bakış terör örgütü PKK/YPG’nin kirli zihin dünyasını ve bölgeye yönelik demografik planlarını ortaya çıkarmaya yetiyor.
YENİ TOPLUMSAL BİLDİRİ NE SÖYLÜYOR
Yeni toplumsal bildiri toplam 134 maddeden oluşuyor. Dikkati çeken ilk husus “Suriye Arap Cumhuriyeti” yerine “Suriye Demokratik Cumhuriyeti” ifadesinin kullanılması ve bu devlete bağlılık belirtilmesi. Suriye’deki bazı Kürt muhalif unsurlar, devletin “Arap Cumhuriyeti” olarak tanımlanmasına karşı çıkıyor. Kürt Ulusal Konseyi de bu yaklaşıma sahip. Bu bağlılık ifadesinden hareketle de ayrılıkçı bir gündeme sahip olmadıklarını iddia ediyorlar.
Bildiride “demokratik” ifadesi yalnızca Suriye’ye değil, aynı zamanda sözde yönetimin adına da eklendi. Böylelikle tam isim, “Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi” oldu. Demokratik kelimesi, örgütün kendisini Batı’ya pazarlamasındaki araçlardan biri. Hatırlanacağı üzere Suriye Demokratik Güçleri ya da Suriye Demokratik Konseyi gibi yapılar da aynı aklın ürünüdür.
Yine Batı nezdinde benzer bir algı yaratmak adına, yeni bildiride kadınlara dair birçok madde eklenmiş. Terör örgütünün tüm sözde “meclis”lerine yüzde 50 kadın kotası koyulmuş mevcut tüm eş başkanlıklarda da kadınlardan atamalar yapılmış. Yine Arapça, Kürtçe ve Süryanice olmak üzere 3 anadilin resmen kabul edildiği görülüyor. Resmi dilin yanı sıra Kürt ve Süryani halklarının siyasi, kültürel, ekonomik, tarihi ve demografik varlıklarının güvenceye alındığını, buna rağmen Arap Türkmen veya diğer etnik grupların göz ardı edildiği görülüyor. Bildirinin 15’inci maddesinde tüm halklar denilse dahi 16 ve 17’nci maddelerde 2 etnik grup ayrı ayrı nitelendirilerek tüm haklarının koruma altına alındığı ifade ediliyor. Bu yaklaşım, kolaylıkla apartheid olarak nitelendirilebilir.
Tüm bunların yanı sıra 36. maddede terör örgütünün Türkiye himayesi altındaki tüm bölgeleri geri almaya kararlı olduğuna işaret ediliyor. Bu bölgelere ilişkin bir isim verilmese de başlıca Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatı bölgelerinin kast edildiği varsayılabilir.
55’inci maddede ise çocuk haklarının korunduğu, çocukların çalıştırılmasının, sömürülmesinin veya silahaltına alınmasının yasak olduğu iddiasına yer veriliyor. Terör örgütü PKK/YPG’nin binlerce çocuğu silahaltına aldığı düşünüldüğünde bu maddelerin gerçeklikten ne kadar uzak olduğu açıkça görülüyor. 61’inci maddede ise toplumsal bildiriye uymayan aşiret geleneklerine karşı politika yürütüleceği söyleniyor. Özellikle Arap aşiretlerin son isyan hareketleriyle birlikte düşünüldüğünde bu madde de oldukça menfi yorumlara açık duruyor.
Bildirinin 3’üncü bölümünde de komünden başlayarak örgütlenme biçimlerine ilişkin maddeler yer alıyor. Her bireyin bir komün üyesi olduğu belirtilirken en alt biriminden en üst birimlere kadar örgüt yapılanması detaylarıyla anlatılmış.
Son olarak ise 129 ve 133’üncü maddeler dikkati çekiyor. 129’uncu maddede terör örgütünün Türkiye’nin himayesindeki bölgeleri işgal etmesi durumunda demografik durumu hızla değiştireceği ele alınıyor. Demografik değişim iddiasının bildiri metnine taşınması, terör örgütü PKK/YPG’nin kontrolündeki mevcut bölgelerde de bu değişimi zorlayabileceğini ortaya koyuyor.
133. maddede ise Suriye’de “demokratik” bir anayasa yapılması durumunda toplumsal bildiride değişiklikler yapılabileceği ifade ediliyor. Burada da örgütün, başta rejim unsurlarına açık kapı bırakma çabası dikkat çekiyor. Nitekim SDG’nin sözde Genel Komutanı “Mazlum Abdi” kod adlı Ferhat Abdi Şahin son röportajında, rejim ile uzlaşmaya varana kadar toplumsal bildiriye bağlı kalacaklarını söylüyor. Mevcut durumda rejim ile terör örgütü PKK/YPG’nin uzlaşma zemininden hayli uzak olduğu görülüyor.
Genel olarak yeni bildiriye bakıldığında terör örgütünün demokrasi, insan hakları, savaş suçları, eşitlik gibi makyaj maddelerini bir kenara bırakacak olursak, yalnızca 2 etnik grubun toplumsal bildiri gereği koruma altına alınması, örgütün ırkçı yaklaşımını ortaya koyuyor.
Demografik gerçeklerin göz ardı edilmesi
Ekim 2019’dan bu yana herhangi bir toprak değişimi yaşamayan terör örgütü PKK/YPG, Suriye’de yerleşik bir düzenin inşasına yönelik çabalarını sürdürüyor. Kurumların inşasıyla birlikte ortak bir bildirinin toplumsal kabulü güçlendirebileceği illüzyonu hakim. Çünkü, bildiride terör örgütü PKK/YPG’nin yönettiği toprakların demografik olarak en az yüzde 85 ila 90’ını oluşturan Arapları memnun etmeye yönelik bir maddeye rastlanmadığını görüyoruz. Aksine diğer toplumsal gruplara kıyasla Kürtler ön plana çıkarılıyor.
Bu durum oldukça tehlikeli bir noktaya işaret ediyor. Bu verilerden yola çıkarak terör örgütünün bölgede sürekli olarak demografik değişimi deneyeceğini, Suriye’nin diğer bölgelerinde yaşayan Kürt nüfusu terör örgütü PKK/YPG bölgelerine taşıyarak Kürt nüfusu artırma çabasına gireceğini söyleyebiliriz.
Sonuç olarak yeni toplumsal bildiri terör örgütü PKK/YPG’nin zihin dünyasını örneklemede, oldukça tehlikeli ipuçlarının da yer aldığı bir metin olarak karşımızda duruyor. Mevcut bildiri, tüm dünyanın terk ettiği radikal sol fikirlerle etnik ırkçılığın ve demokrasi makyajının boca edildiği dayatma bir metin olarak görülebilir. Bu nedenle terör örgütü PKK/YPG’nin demografik değişimi zorlayacağı, eğitim-öğretim müfredatıyla birlikte de toplumu ideolojik olarak dönüştürme gayretinde olacağı söylenebilir.